Makale

Çocuklarımıza Yaptığımız En Büyük Kötülük

     Efkan Yeşildağ, çocuk yetiştirme konusunda yapılan yanlışlar ile ilgili olarak, "Rahatına çok düşkün bir nesil yetiştiriyoruz. Kendimiz aç açık kalıyor, ancak çocuklarımızı aç açık bırakmıyoruz. Belli bir yaşa gelmiş olmasına rağmen yatağını, odasını anne topluyor, yemeği, ütüyü, çamaşırı anne yapıyor, hatta çocuğum aman yorulmasın diye ödevlerini bile anne yapıyor. Bu şekilde yetişmiş olan nesiller yarın evlendiklerinde bekliyor ki yine birileri bu işleri yapsın. Karşı tarafa hadi beni mutlu et diyor. Karşı tarafın kendisini mutlu etmesini bekliyor. Daha sonra 'geçinemedik ayrılmak istiyoruz' diyorlar. Çocuklarımıza iyilik değil kötülük yapıyoruz. Çocuklarımızla rahatı değil hayatı paylaşmalıyız. Ailecek yaşadığımız sıkıntıları çocuklarımızla uygun bir dille paylaşmalıyız. Hep hatasız çocuk bekliyoruz. Kendimizin hatalarını görmüyoruz. Hata yapmak kötü bir şey değildir. Çocuklarımız hata yapma korkusu ile iş yapamaz oluyorlar. Hata yapmayan değil hatasından dersler çıkaran çocuklar yetiştirmeliyiz. Çocuğun, kendi problemlerini kendisinin çözmesi sağlanmalı." dedi.
"AKSİ HALDE ÇOCUĞUNUZ HİÇBİR ZAMAN SEVGİYE DOYMAYACAK"
     Aile içerisindeki bireylerin rolünü de tanımlayan Yeşildağ, annenin görevinin sevgi ve şefkat olduğunu, babanın ise ailede otoriter ve güçlü olması gerektiğini söyledi. Çocukların kendilerine öz güven duyması ve sorumluk sahibi olması için ebeveynlerin onlara güvenmesi ve sürekli sorumluk vermesi gerektiği söyledi. Özellikle annelerin çocuklarına mutlaka sevdiğini söylemesi gerektiğini ve bunu karşılıklı değil içgüdüsel olarak çocuğuna hissettirmesi gerektiğini belirten Efkan Yeşildağ, "Aksi halde çocuğunuz hiçbir zaman sevgiye doymayacak ve ömrü boyunca etrafındaki bireylerde bunu arayacak. Aradığını bulamayınca da bunalıma girmeye mahkum kalacak." ifadelerini kullandı. (zaman.com.tr)
Çocuğun Bizimle Uyumak İstiyor!

     Çocuk için annenin yanında bulunmak huzuru, babanın yanında bulunmak ise güveni ifade eder ve çocuk bu duyguları yaşamaktan hoşlanır. bundan dolayı da ebeveyni ile aynı odada yatmak isteyebilir. Bu gayet normaldir. Ancak belli bir yaştan sonra ebeveynin kararlı davranarak çocuğunu farklı bir odada uyutması gerekir. İlk yıllarda çocuğun anne-baba ile birlikte aynı odada bulunmasının bir mahzuru yoktur. Özellikle ilk aylarda anne-baba sıcaklığını hissetmek çocuğun kişilik gelişimi için önemlidir. Tercih edilen; 1 yaşından sonra çocuğun ayrı bir odada uyumaya alıştırılmasıdır. Bunun için başlangıçta ebeveyn, çocuğu uykuya dalana kadar çocuğuna eşlik edebilir; ancak özellikle 2-2,5 yaşından sonra kesinlikle çocuğun anne-babasının yatak odasında uyumamalıdır. Bu yaşlarda çocuğun algısı yavaş yavaş şekillenmeye başlar. Çocuk anne-babası arasındaki özel ilişkiyi anlayamaz. Çocuğun gece uyanıp anne-baba arasındaki mahrem ilişkiyi görme ve duyma riski her zaman vardır. Bu risk ebeveynler tarafından göze alınmamalıdır; çünkü çocuk bu olaya anlama veremediği için farklı anlamlar çıkarabilir. Gördüklerini bir saldırı gibi değerlendirebileceği gibi dışlandığını da düşünebilir. Çocuğun kafasında şekillendirdiği bu sorular ebeveyninden uzaklaşmasına neden olabilir veya ebeveyninden gördüğünü modelleme arzusu içine girebilir. Ayrıca sürekli anne-babası ile yatan çocuk ebeveynine karşı bağımlı kişilik geliştirir ve toplum içinde bağımsız davranışlarda bulunmaz. Bütün bu sebeplerden dolayı bir yaşından sonra çocuk ayrı bir odada uyutulmalı. Şartlar müsait değilse en fazla 2-2,5 yaşına kadar beklenmelidir.

Çocuğum Kendi Odasında Uyumuyor!
     Bir türlü odasında uyumuyor veya odasında uyuduğu halde gece uyandığında yanınıza mı geliyor? Bu sorunu halletmek için öncelikle neden odasında uyumak istemediğini anlamaya çalışın. Sorun odada mı, çocukta mı (korkuları, alışkanlıkları gibi) veya ailedeki başka bir faktör mü? Sorunun kaynağını bulduktan sonra çözüm daha kolay olacaktır. Özel bir neden yoksa odasını sevdirmek için şunları yapabilirsiniz:
  1. Odasını çocuğunuzun zevkine göre dizayn edin. (Burada çocuğun tercihlerine önem vermek gereklidir.)
  2. Tamamen karanlık ortam çocuğu rahatsız edebilir, odasını ışıklandırın.
  3. Düzenli olarak odasında yattığı takdirde; uyku cinsinden (nevresim, pijama vs.) bir ödül vereceğinizi söyleyerek anlaşma yapın. 
  4. Çocuğunuz sizinle birlikte uyumaya alıştıysa, başlangıçta o sizin odanızda/yatağınızda uyumasın, siz onun odasında/yatağında uyuyun ve çocuğunuz uykuya daldıktan sonra mutlaka kendi yatağınıza geçin.
Çocuğun Kendi Başına Uyuması İçin Aşamalı Süreç
     Sürekli sizinle birlikte uyumak isteyen bir çocuğunuz mu var? Derin psikolojik nedenlerin olmadığını ve bunun sadece alışkanlıktan kaynaklandığını düşünüyorsanız, aşamalı süreci denemelisiniz. Nedir bu aşamalı süreç? Biraz sabır gerektiren bu süreç için beş haftaya ihtiyacınız var. Ayrıca kararlı ve sabırlı davranarak taviz vermememiz gerekmektedir. 

İlk hafta: Çocuk ile birlikte aynı yatakta uyuyun (çocuğun yatağında). Bu süreç gerekirse bir haftayı aşabilir. Unutmayın, çocuk uykuya daldıktan sonra kendi yatağınıza gitmelisiniz. 
İkinci hafta: Çocuğunuz uykuya dalana kadar çocuğunuzun yatağında oturun. Bedensel temasta bulunarak (elini tutabilirsiniz, saçını okşayabilirsiniz) onunla sohbet edin.
Üçüncü hafta: Çocuğunuzun yatağının yanına bir sandalye koyarak üzerinde oturun. Bu arada, çocuk uyuyana kadar ona masal okuyabilirsiniz.
Dördüncü Hafta: Çocuğunuz uykuya dalana kadar aynı odada herhangi bir işle uğraşın. (Mesela gazete okuyabilirsiniz)
Beşinci Hafta: Çocuğunuza yatağına kadar eşlik edip, onu öptükten sonra bırakın kendi başına uykuya dalsın.

NOT: Bütün aşamalarda çocuk uykuya daldıktan sonra siz kendi odanıza gitmelisiniz. Çocuk gece yarısı yatağınıza gelse bile, siz onu tekrar kendi yatağına götürün. Mutlaka sabah, kendi yatağında uyansın. Ayrıca bazı haftalarda bu süreç beş haftayı geçebilir. Bu durumda ebeveyn sabırlı olmalıdır.
(Kaynak: Psikolog Yasemin Yalçın Aktosun-Problem Çocuk mu?)


Çocuklara Allah'ı 'baba-dede' gibi Tanımlarla Anlatmayın

     Küçük çocuklarla konuşurken basit ifadeler kullanmaya çalışan bazı ebeveynlerin 'Allah baba şöyledir, Allah dede böyle yapar' şeklindeki sözleri, çocuklarda zihin karışıklığına yol açıyor. İleri yaşlarında imanî meseleleri hakkıyla algılamalarını zorlaştırıyor. Bu tarz konuşma, çocuklarda itikadî sorunlara da yol açıyor.

     Çocuklar yedi yaşından önce somut olmayan, göremedikleri, duyamadıkları, dokunamadıkları kavramları anlamakta zorlanır. Özellikle din ile ilgili imani mevzularda, Allah, melekler, ölüm, cennet, cehennem, peygamberler gibi konuları idrak edemezler. Ancak 3-4 yaşlarından itibaren ebeveyninin ve çevrenin tesiriyle bu kavramları duymaya başlarlar. Çocukların her şeyi merak ettiği ve sorular sorduğu okulöncesi dönem, aynı zamanda her şeyi bilinçaltına kaydettikleri bir devredir. Bu yaşlarda verilen her yanlış bilgi, kullanılan her sakıncalı söz, çocuğun zihnine silinmemek üzere yerleşir. Küçük çocuklarla konuşurken basit ifadeler kullanmaya çalışan bazı ebeveynlerin 'Allah baba şöyledir, Allah dede böyle yapar' şeklindeki sözleri de çocuklarda zihin karışıklığına yol açar. İleriki yaşlarında imani meseleleri hakkıyla algılamalarını zorlaştırır. Allah'ı bir baba gibi büyük, saygı duyulması ve korkulması gereken somut bir figür olarak anlatmak ebeveynin işini kolaylaştırsa da, sonraki yaşlarda dini mevzuların hakikatini anlatırken çocuğun üzerindeki inandırıcılığını, itibarını zedelemiş olur.

     Okul öncesi dönemde çocuğa algılayabileceğinin ötesinde bir Allah tanımı yapmamak, Allah'ı bir şekil içine sokmamak gerektiğini ifade eden pedagog Adem Güneş, bunun iki ayrı soruna sebep olacağını söylüyor. Birincisi, çocuk 8-9 yaşlarında yani soyut kavramları algılamaya başladıktan sonra kendisine 'baba-dede' diye anlatılan Allah anlayışı ile hakikatin farklı olduğunu görecek. Bunun üzerine ailesinin gözündeki itibarı zedelenecek ve diğer sözlerine inanması da zorlaşacaktır. İkinci sorun ise ailesinden doğru bilgi almayan çocuk büyüdükçe çevresinden, kitaplardan veya arkadaşlarından duyduğu farklı Allah tarifleri içinde bocalayabilir. Ayrıca 'Allah baba' tabirinin Hıristiyanlıktaki 'baba-oğul-kutsal ruh' (teslis) inancını çağrıştırdığına dikkat çeken Güneş şunları söylüyor: "Hıristiyanlar somutlaştırma çabası ile her şeyi resmettiler. Bugün kendi çocuklarımıza bile melek resmi çizmesini söylesek, kanatlı, uçan bir kız resmi çizer. Ayrıca birçok çizgi filmde karşılarına çıkan 'Noel Baba' figürü de 'Allah baba' söylemiyle benzeşiyor. Farkında olmadan Hristiyanlığa ait kavramları çocuğumuzun zihnine sokmuş oluyoruz. Allah'ı 'baba-dede' diyerek şekillendirmeye çalışan tarifler çocuğu o tarafa yönlendirmeye de sebep olabilir. Çocuklarımız zaten çizgi filmlerle Batı kültürünün istilası altında olduğu için bu anlayış bilinçaltına normalleşerek yerleşir. Bir de biz bunu beslemeyelim. Çocuklarımızın imanını zedelemeyelim."

     Pedagog Adem Güneş, okul öncesi dönemde 'Allah nerede, neden göremiyoruz?' gibi sorular soran çocukların aslında zihninde bu inancı somutlaştırmaya çalıştığını belirtiyor. Çocuğun anlamayacağı cevapların zihnini daha çok karıştırdığını ifade eden Güneş, "Aileler, çocukları kendi gibi düşünüp uzun uzun izah etmeye çalışıyor, oysa 7 yaşına kadar soruların biraz geçiştirilmesi ve samimi olarak 'bilemiyorum' denmesi gerek. Bu cevap bilerek verdiği cevapların güvenilirliğini de artırır." diyor.

     İlahiyatçı-yazar Musa Kazım Gülçür de, çocukların Allah'ın varlığı ile ilgili sorularına tabiattan somut örneklerle, benzetmelerle cevap verilebileceğini ifade ediyor. Gülçür şunları öneriyor: "Cenab-ı Hakk'ı güzel isimleri, yüksek sıfatları üzerinden anlatmak sağlıklı bir yol olur. Çocukların dikkatini Cenab-ı Hakk'ın yarattığı görünen alemlere çekebiliriz. Bitkiler veya başka canlılar olabilir. Bir çiçeğin güzel desenlerini mutlaka bir yapanın, renklendirenin, tasarlayanın olduğu anlatılabilir. Bu metottan hareketle Cenab-ı Hakk'ın eşsizliği, varlığı, birliği rahatlıkla aktarılabilir. Böylece, çocuğun düşüncelerinin somuttan soyuta doğru gelişmesine yardım edilebilir. En küçük canlıda bile merhamet şefkat vardır, diye mukayeseye imkan vererek örnekler anlatılabilir. Bütün varlık aslında insanı Allah'a ulaştıran bir yoldur. Ayrıca insanların her şeyi bilemeyeceği, görmeyeceği de çocuklara açıkça söylenmelidir. Büyük alimler bile gayba ait konularda 'İman ediyoruz ama nasıllığını, niceliğini bilemiyoruz.' demişlerdir." Gülçür, 'Allah baba' gibi sözler kullanmanın, çocuklarda ve gençlerde itikat açısından sorunlar oluşturacağını da vurguluyor.
ŞEMSINUR ÖZDEMIR (zaman.com.tr)

Çocuğum Oyuncaklarını Toplamak İstemiyor!
     Çocukların oyuncaklarını toplamasını, düzenli bir şekilde yerine koymasını bekleriz. Bu olmadığında anne tehdit ve bağırmayla sorunu çözebileceğini sanır. Çocukların bir yetişkin gibi düzenli olmasını beklemek yanlıştır. Tertibi, çocuk öğrenme sürecindedir ve bunu anne çocuğuna oyunla ve tatlı dille öğretebilir ancak.
     Çocukların odalarını toplamaması genellikle evde küçük çaplı krizlere yol açar. Anne ile çocuğun arasında inatlaşmalar, emir vermeler, tehditler neredeyse her gün yaşanır. Kriz eve misafir geldiğinde farklı boyut alır. Evin çocuğu, oyuncaklarını misafir gittikten sonra odasını toplamak zorunda olacağından vermek istemez. Odasını dağıttırmamak için mücadele eden çocuğa annesi dil döker; ama sonuçta anne çaresiz bu çatışma karşısında ne yapacağını şaşırır kalır. Uzman psikolojik danışman Mehmet Akif Aydın, öncelikle çocuğa, “Hadi bakalım şimdi oyuncaklarını topla” gibi emir cümleleri sarf etmemek gerektiğini söylüyor. Aydın, oda toplamanın bir grup oyunu haline getirilip, “Temizlik askerleri birlik olup odayı toparlayalım.” gibi teşvikçi bir çaba halinde sağlanabileceğini belirtiyor.
     Mehmet Akif Aydın, 2,5-5 yaşları arasındaki çocukların eşyalarını toplamamak için inat etmelerinin normal olduğunu ifade ediyor. Aydın, ebeveynin bu durumu yetişkin inadı gibi algılayıp eşyaları toplama mevzusunda çocukla daha da inatlaşmaması gerektiğini aktarıyor. Aydın, “Çocukların annelerinden ve babalarından sağlıklı bir şekilde ayrılması, sağlıklı bir kimlik ve kişilik geliştirmeleri önemlidir. İlk ayrışma çabalarını temsil eden 2,5-5 yaş civarlarındaki inatlar anne-baba tarafından bir yetişkin inadı gibi algılanırsa çocuk hem derin bir şekilde kırılır hem de istenilen davranışın aksini yapmaya devam eder. Hatta bu davranış pekişir. Bu inat, anneden ayrışma ve bireyleşme, kendi iradesini kullanma becerisi için çok önemlidir. Bu dönem gelip geçici olduğundan nasılsa çocuk topluma dâhil oldukça olgunlaşacak ve toplum kurallarına riayet edecektir. Yeter ki anne-baba, bu doğrultuda çocuklarını motive edebilsin.” diyor.
     Aydın, odayı toplaması yönünde baskı gören çocuğun dağınık bir karakter geliştirebileceğini belirtiyor. Çocuğun eşyalarını toplaması hususunda annelerin yaptığı diğer bir hata ise sorumluluğu tamamen çocuğa bırakmak ve kendi kendine tertip ve düzeni sağlamasını beklemek. Birçok davranışın uzun gözlemler sonucu yerleştiğini aktaran Aydın, ‘hadi beraber toplayalım’ gibi çocuğu da işin içine alan bir sistemle daha çok başarı elde edilebileceğini belirtiyor. Aydın’a göre anne aşırı titiz ve ortalama bir tertibin üzerinde düzen beklentisi içinde ise çocuk buna tepki olarak dağınıklığı tercih edebiliyor. Ayrıca mükemmel bir çocuk yetiştirme gibi bir kaygısı olan anneler de çocukta bazı davranışların bir an evvel yerleşmesi için aceleci davranabiliyor. Unutulmamalı ki, bir annenin en büyük silahı sabırdır.
     Bazı çocuklar, oyuncaklarını dağıttırmamak için başkalarına vermez, sakınır. Zira o dağınıklığı kendisinin toplayacağını bilir. Böyle bir durumda anne, misafir gelmeden bazı oyuncakları belirlemeli ve gelecek arkadaşları ile paylaşması üzerine çocukla konuşmalı. Oyuncak toplamada çocuğa yardım edileceği sözü verilmeli ve söze riayet edilmeli.
Oyuncakları beraber cinslerine göre ayırın ve birlikte toplayın
– Odayı toplama eğitiminde anne, mümkün olduğunca çocuğuyla beraber olmalı. Bu düzeni sadece çocuktan beklemek onun üzerinde baskı oluşturur.
– İçine tüm oyuncakların atıldığı oyuncak sepetleri çocuğu düzensizliğe alıştırır. Birlikte oyuncakları cinslerine göre ayırın ve toplayın. Örneğin arabalar bir yana, yapı oyuncakları bir başka yana.
– “Bilmiyorum kutusu’’ oluşturun. Çocuk bu kutuya yerini bilmediği malzemeleri koyabilir. Sonra onunla beraber bu kutudakileri yerine yerleştirin.
– Kardeşler arasında rekabet oluşturun. ‘Kim en fazla kırmızı oyuncak toplayacak? 5 oyuncak toplayan, bir puan toplar. Bakalım şampiyon kim olacak?’ gibi cümlelerle onları teşvik edin. Ayrıca zamana karşı da yarıştırılabilir.
– Çocuk odasını topladığı zaman, sorumluluğunu yerine getirdiği ve yardım ederek annenin işini kolaylaştırdığı babaya anlatılmalı ve takdir edilmeli. Böylece davranış daha kalıcı olur.
ZEYNEP KAÇMAZ


ÇİZGİ FİLM ŞİDDETİ TETİKLER!!!

        Bandura (1965); Şöyle bir deney yapar: Anaokulu öğrencilerine, bir yetişkinin yine bir yetişkin boyutundaki plastik bebek Bobo üzerinde 4 değişik saldırganca eylem gerçekleştirdiği bir film izletir. Filmde 3 değişik son vardı ve değişik gruplara değişik sonlar izletildi. 1. Grup: Filmin sonunda bir başkasının gelip saldırganca davranışları ödüllendirdiğini, 2. Grup: Bir adamın rulo yapılmış gazeteyle hafifçe dövüldüğünü ve davranışı tekrar yapmaması konusunda cezalandırıldığını, 3. Grup ise: Davranışın sonucuyla ilgili herhangi bir bilgi verilmedi. Filmden sonra çocuklar 10 dakika boyunca serbest oyun oynamaları konusunda bırakıldı. Oyun alanında Bobo bebeğe saldırılırken kullanılan aletlere benzer aletler vardı. Çocuklara saldırganca yaptıkları her davranış için meyve suyu, oyuncak gibi pekiştireçler verildi. Çocuklar oyun alanında ne yaptı dersiniz? neredeyse bütün çocuklar kendinden beklenen davranışları sergilediler. BÜTÜN ÇOCUKLAR 10 DAKİKA BOYUNCA SALDIRGANCA DAVRANDI. Şiddet uygulandığında ödüllendirilen çocuklar aynı kişinin cezalandırıldığını gören çocuklara göre şiddet uygulamaya daha meyilliydiler.

Gün içinde 2 saat televizyon izleyen bir çocuk yüzlerce defa şiddet görüntüleri izliyor. Sizce bir çocuğun bu kadar gergin olmasının bir sebebi de bu olabilir mi?

Çizgi Filmler Şiddeti Tetikler! En masumu bile! Sınıfımızda en masum oyuncağı bile silaha çeviren, serbest oyun zamanında sadece bu tarz oyunları oynayan çocuklar var. Lütfen çocuklarınıza sınırlı olarak izletelim. Birlikte izleyelim. Uygun olmayan çizgi filmleri izletmeyelim.
Deney ile ilgili videoyu aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz. 


UYKU PROBLEMİ
     Çocuk neden geç saatlere kadar uyanık olmak ister? Özel bir biyolojik veya psikolojik neden yoksa bunun davranışsal bir sorun olduğunu ve zamanla alışkanlığa dönüştüğü için devam eden bir durum olduğunu görürüz.
     Çocuğunuzun uyku saatinde evinizdeki ortam nasıl? Ortam ve yaşanılanların çocuğu etkileyeceğini unutmayın. Eğer hareketli bir ortam varsa, çocuğun erken saatlerde uyumaya alışması çok zordur. Genellikle akşam saatlerinde baba eve gelmiştir, televizyon açıktır veya evdeki çocuklardan bazısı uyumuyordur. Tüm bu sebepler, çocuğu uyanık kalmak için tahrik eder. Çocuk kendine göre eğlenceli bulduğu bu ortamda kalmayı tercih eder veya "Ağabeyim niçin uyumuyor?" gibi bahaneler üretir.
     Çocuğunuza erken saatte uyuma alışkanlığını kazandırmak için başlangıçta biraz fedadakârlık yapmanız gerekir. Onun uyuması gereken saatte evin ışıklı ortamını loş ortama çevirin. Televizyon açıksa kapatın ve evin sükunetli olmasına dikkat edin. Çocuğunuz uykuya dalana kadar evdeki yetişkinlerin de uyuyacaklarını dile getirmeleri iyi olur. Bunun için evdeki bütün yaştaki çocuklarınızla anlaşıp onlardan yardım istemeniz faydalı olacaktır. Evin bu ortamı çocuğun öncelikli olarak uykuyu daha çabuk benimsemesine ve erken uyuma alışkanlığını kazanmasına vesile olur. 
     Çocuk erken uyumaya alıştıktan sonra ise zaten siz ortam oluşturmasanız bile saati geldiğinde o uyumayı tercih edecektir. Ayrıca haftada bir gün biraz daha geç uyumasına izin vererek ona ödül sunabilirsiniz. 
(Kaynak: Psikolog Yasemin Yalçın Aktosun-Problem Çocuk mu?)




ÇOCUKTA ÖZ GÜVENİ ARTIRMAK İÇİN NELER YAPILMALI?

Herkes çocuğunun öz güvenli olmasını ister. Peki, son yıllarda çok kullanılan bu “ Öz güven” kelimesi ne anlama gelmektedir?
Öz Güvenli Çocuk:
  • Kendini sever.
  • Kendini tanır.
  • Kendine belli hedefler koyar.
  • Kendini iyi ifade edebilir.
  • Olumlu düşünebilir.
Öz Güven doğuştan mı vardır yoksa sonradan mı kazanılır?
Hepimiz belli kişilik özellikleri ile dünyaya geliriz. Kimi çocuk diğerlerinden daha girişken olurken, kimisi biraz daha arka planda olmayı tercih eder.  Öz güvenli bir çocuk yetiştirmek çocuğun doğuştan getirdiği özelliklerden ziyade anne babanın doğru tutumları sayesinde olabilir.
Çocuklarınızın Öz Güvenini Geliştirmek İçin Öneriler

Çocuğunuzun yaptığı işe karışmayarak duyduğunuz güveni belli edin.
Sık sık “Sana güveniyorum” diyebilirsiniz.
Kağıt, boya, makas ve dergiler ile kendini anlatan bir poster yapsın.


Çocuğunuzla onun neleri yapmaya cesareti olduğunu konuşun.
Özgüven geliştirici bir oyun olarak şunu oynatabilirsiniz: iki çocuk sırt sırta oturur, birbirlerine kenetlenir ve bu şeklide ayağa kalkmaya çalışırlar.

Ona sorumluluklar verin.
Gazete alsın,  annesine dedesinin evinin yolunu göstersin (çocuğun arkasından gitmelisiniz), bir akrabanıza telefon açsın, yabancı birisine saati ya da yolu sorsun.

Çocuğunuza farklı seçenekler sunun.
Tercihlerini ve nedenlerini sorun; kendi kararlarını vermeye alıştırın. “Bu konuda sen ne düşünüyorsun?” diye sorun.

Çocuğunuza kendi odasındaki mobilyaların yerlerini değiştirme fırsatı verin.

Yemek planı yaparken çocuğunuzun önerilerini ciddiye alın ki, “Benim söylediklerim önemli, benim isteklerim bir anlam taşıyor” diye düşünebilsin; dolayısıyla değerli olduğunu hissetsin.

Çocuğunuzla birlikte onun evde hangi görevi düzenli olarak üstlenmek isteyeceğini düşünün.
Çiçek sulamak, masayı kurmak-kaldırmak, bir şeyler yıkamak, merdivenleri süpürmek, çöpü dışarı çıkarmak gibi. Sorumluluklarını başarılı olarak yerine getirdiğinde “Aferin” demeyi unutmayın.

Önemli olmayan eski eşyaları pazar kurup satmayı deneyin.
İki el kuklasıyla oyuna başlayın. Aralarında anlaşmazlık çıksın. Oyunu durdurun ve çocuğunuzun farklı çözüm yolları bulmasını isteyin.

Evdeki belirli aletlerin (çamaşır makinesi, fotoğraf makinesi, elektrik süpürgesi) nasıl çalıştığını gösterin.
Bunu bir kez de birlikte deneyin. Sonra aleti birkaç kez kendi kullanmasına fırsat verin. Başarılı olursa, güzel görünen ve çocuğunuzun başarısını sergileyen kendi yaptığınız bir kullanım belgesi verin. (http://www.catidanismanlik.com)

1- Ona sık sık söz hakkı verin.

2- Kendini ve duygularını ''Ne düşünüyorsun , nasıl hissediyorsun'' gibi sözlerle anlamaya çalışın.

3- O konuşurken onun yüzüne bakın ve ciddiye alındığını hissettirin.

4- Onun fikirlerine değer verdiğinizi hissettirin.

5- Onun olumlu davranışlarını kesinlikle takdir edin.

6- Yaşına uygun görevler verin.

7- Verilen görevlerden sonra başarısını takdir edin.

8- Onun için zaman ayırın.

9- Onun ile değişik konularda sohbet etme ortamı oluşturun.

10- Onun korku ve endişelerine saygı duyun.

11- Aşırı eleştirici olmaktan ve yargılayıcı davranmaktan kaçının.

12- Hatalı davranışlarını konuşarak uyarın ve ona doğru olanı anlatın.

13- Başkalarının yanında onu küçük düşürmeyin.

14- Onun başarısızlıklarını büyütmeyin.


15- Başkaları ile onu kıyaslamayın.


16- Kabiliyetlerini fark edin ve teşvik edin.


17- Onu sosyal ortamlarda bulunmaya cesaretlendirin.


18- Topluluk içerisinde söz almasını teşvik edin.


19- Onun varlığını önemseyin.


20- Yaşına uygun oyun faaliyetlerini destekleyin.


21- Onu sık sık sevdiğinizi söyleyin.


22- Onun için önemli olan şeylere siz  de önem verin.


23- Onun önemli günlerini unutmayın.


24- Aile için vazgeçilmez bir kişi olduğunun altını çizin.


25- Onun yerine yapması gereken şeyleri siz yapmayın.


26- Onun aile içi bağlarının kuvvetlenmesini sağlayın.


27- Olayları hep olumsuz değerlendirmeyin; olumlu tarafından bakarak örnek olun.


28- Onun okul hayatına ve eğitimine önem verin.


29- Sadece onun için ayırdığınız zamanlar olsun.


30- Onunla beraber sosyal aktivitelerde bulunun.


31- Yanlış ve uygunsuz yaptırımlardan kaçının.


32- Ondan beklentileriniz çok aşırı olmasın.


33- Onun farklı ve gelişmekte olan kişilik yapısı olduğunu unutmayın.


34- Onun için mutlu ve huzurlu bir aile ortamı sağlayın.

"Alıntıdır."





__________________________________________________________________



ÇOCUKLARIMIZLA KONUŞURKEN...


__________________________________________________________________________

3-6 YAŞ ARASI DÖNEMDE ÇOCUKLAR TV'DEN NE KADAR ETKİLENİR?
Bu dönemde çocuklar televizyonu isteyerek izlerler, çok sevdikleri çizgi filmler olabilir. Çocukların bu dönemde soyut düşünce becerisi gelişmediği için izledikleri görsellerden çok çabuk etkilenirler. Televizyon, 3 yaşa kadar çocuğun gelişimine zarar verir, gelişim geriliğine neden olur ve sosyal-duygusal gelişimlerini, psikolojilerini daha fazla olumsuz yönde etkiler. Çocuklar izledikleri her şeyi taklit etmek ister. Mesela Süpermen gibi uçmayı deneyebilir çünkü hayal ile gerçeği ayırt edemezler. En masum çizgi film bile olsa çocukların çizgi film fanatiği olması, düzenli izlemesi doğru değildir.


BAZI ÜLKELER YASAKLIYOR
       Oyun sırasında arka planda televizyonun açık olması bile çocuğun odaklanmasına olumsuz etki eder. Bazı ülkelerde, televizyonun beyin gelişimini yavaşlattığı gerekçesiyle, 3 yaş altı çocukların televizyon izlemesi konusunda ciddi kısıtlamalar getirilmiştir. Amerika’da yapılan bir araştırmada; çocukların haftada ortalama yirmi dört saat televizyon izlediklerine ve bu sürenin haftada bir tam güne denk geldiğine dikkat çekilmiştir. Yani çocuk, beş yaşına geldiğinde, bir üniversite öğrencisinin dört yıl boyunca okulda geçirdiği zaman kadar süreyi televizyon izleyerek harcıyor olacaktır!
       Televizyon izlemek; çocukların zihinsel gelişimini olumlu yönde etkileyen anne veya bakıcısıyla yüz yüze etkileşim, iletişim kurmayı öğrenme ve yaratıcı problem çözebilme yeteneklerini de zarara uğratıyor.

FOBİLER GELİŞEBİLİR
       Ayrıca acımasız ve korkutucu dünya imajı, kaygı ve endişe düzeylerini artırır. Televizyonda sürekli korkuya maruz kalan çocuklarda kısa veya uzun vadeli uyku problemleri, yalnız kalamama, zarar görme korkusu, bilinmeyen yaratıklar ve olağan dışı dünya tarafından zarar görme korkuları, çeşitli böcek ve hayvanlara karşı fobiler geliştirebilirler.


Aileler Nelere Dikkat Etmelidir?
• Çocuklar 0-3 yaşa kadar televizyondan uzak tutulmalı, 3 yaş sonrası ise eğitici yönü olmadığı taktirde gereksiz yere televizyon izlemesine izin verilmemelidir. 
• 0-6 yaş döneminde mümkün olduğun televizyon karşısında az zaman geçirilmelidir. Örneğin arka arkaya 30 dakika yerine, 10 dakika, sonra 1-2 saat ara ile 10 dakika izletilebilinir. Çocuklar mümkün olduğunca kısa seanslar şeklinde televizyon izlenmelidir. Arka arkaya saatlerce televizyon izlemek çocukların bilişsel becerilerini de olumsuz etkileyebiliyor. 
• Küçük çocukların izleyeceği çizgi filmlerin içeriğine dikkat edilmeli, şiddet içerikli filmler izletilmemelidir. 
• Çocukların yaşına uygun çizgi filmler de olsa çocukların çizgi film fanatiği olmasına izin verilmemelidir.   
• Çocuğunuzu televizyon izleme yerine dışarı oyunlarına yönlendirin. Çocuğunuzun arkadaşlarıyla bir araya geleceği etkinlik fırsatı verin.
(Kaynak: Hürriyet Aile)
__________________________________________________________________________


GİYİNME BECERİSİNİN GELİŞTİRİLMESİ
              4-6 yaşındaki çocuklar, kendi kendine giyinebilmek, giydiklerini çıkartabilmek için gerekli fiziksel ve zihinsel olgunluğa sahiptirler. Zaten bu işleri kendilerinin yapmak istediklerini, başkalarının yardımını istemediklerini dile getirirler. Siz onun yapabileceğine inanırsanız, o da kendine güvenir. Kendi kendine giyinip soyunma konusunda ona fırsat verir ve onu beklerken sabırlı olursanız, çocuğunuz bir süre sonra kimseye ihtiyaç duymadan bağımsız hareket edebilecektir.

             Çocuğunuza giyinme, soyunma işinden sonra yol göstererek giysilerini dolaba yerleştirme, asma sorumluluğunu kazandırabilirsiniz. Bu işi hep siz yaptığınızda, çocuk okul gibi ev dışı, yani sizin olmadığınız ortamlarda da hep birinin yardımına gereksinim duyacak, kişisel eşyalarını başkalarının toplayacağını düşünecektir. Çocuğunuzun evinizde giysilerini kimsenin yardımına ihtiyaç duymadan asabilmesi için askılığa onun boyunda bir yer ayarlayın.

             Etkinlik (giyinme-soyunma, dolaba yerleştirme, asma) bitiminde çocuğunuzu takdir ederek çabasına destek verin. Onu sorumluluk almaya özendirin. Bu çalışmayı çocuğunuzun her günkü eylemlerinde sürdürüp tekrarlarsanız, çocuğunuzun çabası zamanla davranışa dönüşür. Çocuğunuz kimsenin yardımı ve uyarısı olmadan giyinir, soyunur ve giysilerini dolaba asarak yerleştirir.

(Morpa, Nurgün Çelik Elgin, Reyhan Ceylan)

1 yorum:

  1. paylasim icin tesekkurler.yagmur okula basladigindan beri uyku konusunda ciddi direnc gosteriyor.yazida onerilen cozumleri uyguluyoruz ama nafile.yataga girdikten en az bir bucuk saat sonra falan uyuyor.yataga da 11den once girmiyor.hikaye okuyoruz ninni doyluyoruz hafta sono yapacagimiz eglenceli etkinliklerden bahsediyoruz olmuyo.sonunda ortam geriliyor tabii.kiziyorum,bagiriyorum sonra da aksam 6ya kadar onu goremedigim icin butun gun vicdan azabi duyuyorum:(ben de sabah 7de okuldaoldugum icin onun da gerginligi oluyor aksamlari sanirim.ama kuzumun neden uyumadigini iyi biliyprum da ne yapacagimu bilmiyorum:(ya da denediklerim tutmadi.dun gece yarin benim evde olup olmadigimi sordu,ben de yarin haftasonu ikimizde evdeyiz anne-kiz gunu yapiyoruz dedim hemen uyudu.okulu srviyor,sizi seviyor(hatta dun cektiginiz fotolarda sizi yakinlastirip israrla bak benim ogretmenim diye gosterdi.)ben den uzun sure ayri kalmaya alisamiyor ve aksamlari etimden sutumden kenigimden yararlanmaya calisiyor.bizim dogru durust telvzyn izledigimiz yok ona ayiriyorum neredeyse okuldan geldikten sonrami butun vakti mi ama yetmiyo.temizligi dahi hafta sonuna birakmiyorum.herneyse hacam valla dertlesecek birini ariyormusum sanirim bu kpnuda.uzun yazdim,bir dokun bin ah isit oldu sizinkisi.yuz yuze firsat olmuyo,su an cocuklarimizin dogru yetismesi konusunda en buyuk destekcimiz oldugunuz icin paylastim sanrim.ilginize tesekkurler.

    YanıtlaSil